A. İncillerde Hz. İsa'nın İnsan ve Peygamber Oluşu:
Hz. İsa, İsrailoğullarına peygamber olarak gönderilmiş, insanların dünya ve ahiretlerini kazanmaları için Allah'ın emrettiği yolu göstermiş bir peygamberdir. Hıristiyan din adamları tarafından Ona söylettirilen teslis inancı, Onun tarafından emredilmemiş, II. asırdan itibaren Grek felsefesi ve Eflatuncu görüşlerin tesiri ile gelişen ve Pavlos tarafından Hıristiyanlığa sokulan bir inanç olarak kabul edilmiştir. Bu inanç, İznik konsilinde Arius'un karşı delil sunmasına rağmen, kabul edilmeyerek 325 İznik, 431 Efes ve 451 Kadıköy konsillerinde alınan karar neticesinde insânî ve ilahî iki yönü olduğu neticesine varılmıştır.
Hz. İsa'nın Doğumu:
İncillerde İsa Mesih için "Ve işte göklerden bir ses dedi. Sevgili oğlum budur. Ondan razıyım" denilirken bir yerde, "Baba'nın kucağında biricik oğul", başka bir yerde de, "Sen hay olan Allah'ın oğlu Mesih'sin" ifadeleri kullanılmaktadır. Hıristiyan inancında; İsa Mesih, insan şeklinde bir ilahtır. Allah İsa'da bedenleşmiştir. Ona tapmak; Allah'a tapmak demektedir. Zira o Baba ile aynı cevherdendir. İsa'da ilahlık ve insanlık tabiatının müşterek bulunduğuna inanılır.
Hz. İsa hakkındaki bu inançların ilk dönem Hıristiyanlarında bulunmadığı, konsillerde Hıristiyan inancı haline getirildiği bilinmektedir. 325 İznik konsilinde İsa Mesih'in Baba ile aynı olduğu resmen kabul edilmiş, yerde ve gökteki şeylerin Allah'ın oğlu Rab İsa tarafından gerçekleştirildiği benimsenmiştir. İncillerde yer alan bilgilere göre İsa, Meryem tarafından dünyaya getirilmiştir. Bu durum İncillerde şöyle zikredilir. "İsa Mesih'in doğumu şöyle oldu: Annesi Meryem, Yusuf ile nişanlıydı. Ama birlikte olmalarından önce Meryem'in Kutsal Ruh'tan gebe olduğu anlaşıldı."1
Doğmadan önce Hz. Meryem'e bir oğlan çocuğunun olacağı haber verilmiş, doğum zamanı gelince de İsa dünyaya gelmiştir. Dikkat edilirse Hz. Meryem'in hamile kalması ve doğurmasında İsa'nın bir etkinliği olmamıştır. Bunları yapan, İsa'nın dünyaya gelmesini isteyen yüce bir güçtür. Yaratılan ise İsa'dır. Diğer canlıların oluşumundaki süreç Hz. İsa'da da oluşmuştur. Öte yandan, Hz. İsa bir kral da değildir. Pilatus'un "sen kral mısın?" sorusuna "ben gerçeğe tanıklık etmek için dünyaya geldim gerçekten yana olan benim sesimi işitir." şeklinde cevap vermiştir.
İncil, Hz. İsa'nın peygamber olduğunu kanıtlayan önemli delillerden biridir. Öte yandan İncillerde Yaratıcı ile ilgili şu ifadelere yer verilir: "Dinle ey İsrail! Tanrınız Rabb bir olan Rabdır."2 "Siz Rab diye çağırılmayın. Zira sizin Rabbınız birdir."3 "O gün saat hakkında ne göklerin melekleri; ne de Oğul, yalnız Baba'dan başka kimse bir şey bilmez."4 "İbrahim, İshak ve Yakup'un Allah'ı kendi kulu İsa'yı tazim etti"5 Bu cümleler Yüce Allah'ın varlığını ve birliğini anlatmakta, Hz. İsa'nın da Yüce Allah'ın bir peygamberi olduğunu açıklamaktadır. Öte yandan Kur'an'ın kabul etmediği çarmıh hadisesinde,6 çok zor durumda kalan Hz. İsa; "Allah'ım Allah'ım beni niçin terk ettin"7 şeklindeki sözleri bir kul olmanın gereği aczini itirafı hatırlatmaktadır. İncillerde Hz. İsa kendi durumunu şöyle açıklamaktadır. "İşte kulum, Onu ben seçtim. Gönlümün hoşnut olduğu sevgili Kulum Odur. Ruhum'u Onun üzerine koyacağım, O da adaleti uluslara bildirecek."8 "İsa Yeruşalim'e girdiği zaman bütün kent, ‘Bu kimdir?' diyerek çalkandı. Kalabalıklar, ‘Bu, Celile'nin Nasıra Kenti'nden Peygamber İsa'dır.' diyordu."9
"İbrahim'in, İshak'ın ve Yakup'un Tanrısı, atalarımızın Tanrısı, kulu İsa'yı yüceltti. Siz O'nu ele verdiniz. Pilatus O'nu serbest bırakmaya karar verdiği halde, siz O'nu Pilatus'un önünde reddettiniz."10 Bu İncil metinleri, Hz. İsa'nın peygamber ve kul olduğuna işaret etmektedir.
Peygamberlerin diğer bir özelliği, kendisinden önce gönderilen peygamberleri tasdik etmesidir. Aynı özellikler Hz. İsa'da da gözlenir. "Bununla birlikte, sana şunu itiraf edeyim ki, kendilerinin tarikat dedikleri Yol'un bir izleyicisi olarak atalarımızın Tanrısı'na kulluk ediyorum. Kutsal Yasa'da ve peygamberlerin kitaplarında yazılı her şeye inanıyorum. "11 Dikkat edilirse, Hz İsa kendisinin kul olduğunu, kitaplarda olan her şeye inandığını, kendisinden önce gönderilen peygamberlerin şeriatlarını kaldırmak için değil tamamlamak için geldiğini ve insanlar arasında yaygın olan haksızlıkları önleyerek adaleti tesis edeceğini açıklamaktadır.
Hz. İsa'nın insan olduğunu ortaya koyan başka bir delil, şeytan ile olan ilişkisidir. İncillerde, Şeytan Hz. İsa'ya, kendisine secde etmesi karşılığında dünyaya ait malları vereceğini söyler. "(Şeytan) ‘Yere kapanıp bana taparsan, bütün bunları sana vereceğim' dedi."12 Buna karşılık Hz. İsa şu cevabı verir: "Çekil şeytan, çünkü: Rab Allah'ına tapınacak ve yalnız O'na kulluk edeceksin diye yazmıştır."13 "O zaman şeytan onu bıraktı ve işte melekler O'na hizmet ediyorlardı."14 İyilik ve en önemli emirlerin neler olduğu sorularına Hz. İsa çok manidar cevaplar vermiştir. "Bana neden iyilik hakkında soru soruyorsun?" "İyi olan yalnız biri var. Yaşama kavuşmak istiyorsan, O'nun buyruklarını yerine getir. "15 "En önemli buyruklar nedir" sorusuna da; "Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin' ve 'Komşunu kendin gibi seveceksin."16 Zaman zaman İsa'yı yüceltmek için yanına gelip ayaklarına kapanmak isteyenlere Hz. İsa karşı çıkmıştır. "Ona tapınmak üzere ayaklarına kapandım. Ama o, ‘Sakın yapma!' dedi. ‘Ben de senin ve İsa'ya tanıklığını sürdüren kardeşlerin gibi bir Tanrı kuluyum. Tanrı'ya tap! Çünkü İsa'ya tanıklık, peygamberlik ruhunun özüdür.'"17 İncillerdeki bu ifadeler yaratılan birine değil, Tanrı'ya tapmanın önemine işaret etmektedir. Ahiretle ilgili sorulan sorulara Hz. İsa şu cevabı vermiştir. "O günü ve saati, ne gökteki melekler, ne de Oğul bilir; Baba'dan başka kimse bilmez."18 Hz. İsa'nın kıyametin kopmasını Allah'tan başka kimsenin bilemeyeceğini ifade etmesi kul olmanın delilini oluştururken, her şeyi bilmeye kadir olanın Allah olduğunu göstermektedir.
İncillerin çeşitli bölümlerinden aldığımız yukarıdaki metinlerde görüldüğü gibi Hz. İsa hakkında iki önemli nokta ortaya çıkmaktadır: Birincisi; Daha önce gönderilen peygamberlerin vasıflarına Hz. İsa'nın sahip olmasıdır. Buna göre Hz. İsa peygamber ve insandır. Peygamber olduğunun en önemli delili, kendisine vahiy verilmiş olmasıdır. İkincisi; insan olmanın gereği bilgisi sınırlıdır ve Yaratıcıya karşı âcizdir.
B. Kur'an'da Peygamber İnancı:
Kur'an'a göre, peygamber ne kral,19 ne günah işleyen bir insan,20 ne de Allah'ın oğludur.21 Peygamberler insandır ve Allah'ın elçisidir. Peygamberin insan olmasının iki ayırıcı özelliği bulunur. 1) Yaratıcıya muhtaç olması. 2) Düşünmesi, konuşması ve karşılıklı ilişki içine girmesi ve eceli gelince ölmesi.
Mucize ve kitap bir peygamberin, peygamber olduğunun delilleridir. Kur'an'ın haber verdiği Peygamberlerin değişik mucizeleri olmuştur. Hz. İsa da bunlardan biridir. Hz. Adem ilk insan olması münasebetiyle babasız dünyaya gelmiş, hiç kimse Hz. Adem'e bir baba aramamıştır. Hz. İsa da babasız dünyaya gelmiş, bu durum yaratılış itibariyle Hz. Adem'e benzetilmiştir. Hz. İsa'nın peygamberliğini pekiştirmek için kendisine verilen İncil ayetlerini tebliğ ettiği ve kalbine ilham edilen vahyi kendi sözleriyle ifade ettiği bilinmektedir. Havarilerle yaptığı toplantılarda ve gittiği yerlerde getirdiği dini tebliğ etmiş, Tanrı'nın övülmesini istemiş, halk da O'nu, bir peygamber olarak karşılamıştır. Özellikle kendisine verilen mucizeler gereği hasta olanları tedavi etmiş, yemiş, içmiş ve kendisi gibi konuşan insanlara Tanrı'yı tanıtmıştır. Dünyadan ayrılmasıyla, şahsiyetiyle ilgili farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Yüce Allah, Hz. İsa ve annesiyle ilgili ileri sürülen inançların Hz. İsa'ya verilen İncil'e uymadığını ileri sürerek, işin doğrusunu Kur'an'da haber vermiştir.
Kur'ân-ı Kerim'de birçok peygamberin kıssalarından örnekler verilerek, onların mücadeleleri anlatılır. Bu mücadeleler anlatılırken peygamberlerin zeki, çalışkan, ferasetli, kabiliyetli olmaları gibi güzel hasletleri belirtilmiş, onlarda noksanlık meydana getiren vasıfların olmadığı vurgulanmıştır. Aynı vasıflar Hz. İsa'da da gözlenmiştir. İslâm akaidinde yer alan yukarıdaki sıfatlar bütün peygamberler için geçerlidir. Hz. İsa ile ilgili ileri sürülen oğulluk ve ilahlık iddialarının Hz. İsa zamanında olmadığı ileri sürülür.
İslam'a göre Hz. İsa bir peygamber ve insandır. Diğer insanlardan farkı, Ona vahiy verilmesidir. Yüce Allah Hz. İsa'yı Kur'an'da övmekte, insanlığa ibret olarak babasız dünyaya getirdiğini, büyüdüğünde de İsrail Oğullarına peygamber olarak gönderdiğini belirtmekte, hakkındaki iftiraları uydurma olarak nitelemektedir. Konuyla ilgili ayetler, Hz. İsa'nın doğumu, peygamberliği ve insan oluşu, Hz. Muhammed'i haber verişi şeklinde sıralanmaktadır.
Hz. İsa'nın doğumu:
İslâm ve İncillere göre Hz. İsa babasız olarak dünyaya gelmiştir. Hz. Meryem'e çocuğu olacağı bildirildiğinde, kendisine erkek dokunmayan bir kadının nasıl çocuğu olabilir? diye itirazda bulunmuş, bunun üzerine Yüce Allah; "Allah dilediğini böyle yaratır. Bir şeyin olmasını isterse ona "Ol" der, O da olur."22 şeklinde mukabelede bulunmuştur. Hz. Meryem'in hamile kalışı şu ayette ifade edilir: "İffetini korumuş İmren kızı Meryem de bir misaldir. O'na ruhumuzdan üflemiştik..." 23 Kur'ân-ı Kerim'de Hz. Meryem'in iffetli, Hz. İsa'nın hürmetkar olduğu belirtilirken doğum hadisesine geniş yer verilmektedir. Bu olayı ilk insan Hz. Adem'in yaratılışına benzeten Yüce Allah; bunun kendisi için çok kolay olduğunu belirmektedir.
Hz. İsa'ya verilen mucizeler arasında çamurdan kuş yapması da vardır. O yaptığı kuşa üflemiş, kuş da uçup gitmiştir. Yaratılış itibariyle kuşlarda da erkeklik ve dişilik söz konusudur. Yaratıcının Cebrail aracılığıyla "Ruh" u üflemesi ne ise, Hz. İsa'nın da Allah'ın izniyle kuşa üflemesi aynıdır. Fakat hiçbir Hıristiyan alimi, Hz. İsa'ya kuşların babası dememiştir. Çünkü böyle bir inancın daha önce olduğu bilinmemektedir. Oysa düşünen bir kimse, Cebrail'in Meryem'e üflemesi ile, Hz. İsa'nın kuşlara üflemesinin aynı olduğunu anlar. Zira ikisinde de canlının oluşumundaki ilâhî tecelli birdir.
İnsan ve Peygamber Oluşu:
Kur'ân-ı Kerîm'e göre Hz. İsâ, resullerin en büyükleri olan beş "ulu'l-azm" peygamberden biridir. On beş sûrede doksan üç âyette ismi veya bir sıfatı ile zikredilmekte, ağırlıklı olarak Âl-i İmrân, Mâide ve Meryem sûrelerinde doğumunun müjdelenmesi, dünyaya gelişi, tebliği, mucizeleri, dünyevî hayatının sonu ve Allah katına yükseltilişiyle ilgili olarak bilgi verilmektedir.
Kur'an'da hem İsâ, hem İbn Meryem, hem de Mesîh olarak adlandırıldığı gibi başka isimlerle de anılmakta, ayrıca kendisine çok sayıda unvan verilmekte, yirmi beş defa İsa, on altısı İsa kelimesiyle birlikte olmak üzere yirmi üç defa İbn Meryem şeklinde geçmektedir. Mesîh kelimesi ya tek başına veya Mesîh İbn Meryem ya da Mesîh İsa b. Meryem şeklinde on bir yerde geçmektedir. Ancak Kur'an'daki mesîh kelimesi hıristiyanların bu kelimeye yüklediği anlamda değildir. İsa Mesîh diğer peygamberler gibi yaratılmıştır, bir kuldur. Ona ulûhiyyet nisbet etmek, onu rab edinmek kesinlikle doğru değildir.
Kur'ân-ı Kerîm'de âlemlere üstün kılındığı bildirilen (Âl-i İmrân 3/33) dört seçkin aileden biri de Hz. İsa'nın annesi Meryem'in mensubu bulunduğu İmrân ailesidir. Yine Kur'an'da Hz. İsa'nın annesi Meryem hakkında İsa'nın doğumunun müjdelenmesi münasebetiyle de bilgi bulunmaktadır. Kur'an'a göre Meryem, ailesinden ayrılarak kendisine tahsis edilen yerde yaşarken Allah'ın ruhunu (Cebrail) tastamam bir insan şeklinde karşısında görünce korkudan Allah'a sığınarak ondan kendisine dokunmamasını ister. Melek ise ona tertemiz bir erkek çocuk bağışlamak üzere Allah tarafından gönderilmiş bir elçi olduğunu söyler. Meryem'in, kendisine bir erkek eli değmediği, iffetsiz olmadığı halde nasıl çocuğu olabileceğini sorması üzerine melek bunun Allah için kolay olduğunu bildirir (Meryem 19/ 16-21). Sonuçta Meryem kendisine hiçbir erkek eli değmemişken İsa'ya hamile kalır (Meryem 19/22).
Hz. İsa'nın müjdelenmesiyle ilgili olarak İncil'de verilen bilgilerle, Kur'an'daki bilgiler arasında benzerlik ve farklılıklar vardır. Her iki anlatımda da Meryem bakiredir, fakat İnciller'e göre Yûsuf adlı bir kişiyle nişanlıdır. Luka İncili'nde (1/26-35) Meryem'e müjde veren melek Cebrail ile hamile kalmasına vesile olan Rûhul-kudüs aynı değildir. Kur'an'da ise Allah Teâlâ Meryem'e gönderilen melekten "bizim ruhumuz" diye söz eder ve genellikle bunun Cebrail olduğu kabul edilir. Melek Meryem'e müjdeyi vermiş, daha sonra Allah ruhundan üflemiş ve Meryem İsa'ya hamile kalmıştır. Diğer taraftan Kur'an İsa'nın babasız dünyaya gelmesini Adem'in yaratılışıyla mukayese etmektedir (Âl-i Im-rân3/59).
Meryem, İsa'yi dünyaya getirdikten sonra kavminin yanına döner. Kavmi, bakire Meryem'i kucağında çocukla görünce çocuğun gayri meşru bir ilişkinin ürünü olduğunu sanarak, "Ey Meryem! Gerçekten sen iğrenç bir şey yaptın. Ey Hârûn'un kız kardeşi! Senin baban kötü bir insan değildi, annen de iffetsiz değildi" derler. Bunun üzerine beşikteki İsa şunları söyler: "Ben Allah'ın kuluyum. O bana kitabı verdi ve beni peygamber yaptı. Nerede olursam olayım O beni mübarek kıldı; yaşadığım sürece bana namazı ve zekâtı emretti. Beni anneme saygılı kıldı; beni bedbaht bir zorba yapmadı. Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağım gün esenlik banadır". Kur'ân-ı Kerîm'de İsa'nın doğumundan itibaren tebliğ faaliyetine kadar geçen dönemle ilgili olarak sadece Meryem ve oğlunun iskâna elverişli, suyu bulunan bir tepeye yerleştirildikleri bildirilmektedir (el.-Mü'minûn 23/50).
Kur'an'a göre Allah, İsa'ya kitap vermiş ve onu mübarek kılmıştır. O İsrâiloğullan'na gönderilen bir peygamberdir. Bir olan Allah'a kulluğa çağırmış, Tevrat'ı tasdik etmiş, bazı hususlarda onu neshetmiş, kavmine namazı ve zekâtı emretmiştir.
Kur'an'da Hz. İsa'nın doğduğundan, öleceğinden ve tekrar hayata döneceğinden söz edilir (Meryem 19/33). Ancak genel İslâmî telakkiye göre onun bu dirilişi, Hıristiyanlık'taki gibi çarmıha gerildikten sonraki diriliş değil kıyamet sonrası diriliştir. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'e göre İsa çarmıha gerilmemiştir. Yahudiler, İsa'nın tebliğ ettiği mesajdan hoşlanmamışlar ve onu öldürmek için tuzak kurmuşlardır (Âl-i İmrân 3/54). "Allah elçisi Meryem oğlu İsa'yı öldürdük demeleri yüzünden onları lanetledik. Halbuki onu ne öldürdüler ne de astılar, fakat öldürdükleri onlara İsa gibi gösterildi. Onun hakkında ihtilâfa düşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık içindedir; bu hususta zanna uymak dışında hiçbir sağlam bilgileri yoktur. Kesin olarak onu öldürmediler, bilâkis Allah onu kendi nezdine kaldırmıştır. Allah izzet ve hikmet sahibidir" (en-Nİsa 4/157-158). Böylece Hıristiyanlık'ta önemli bir dinî inanç olan, insanların günahına kefaret olmak üzere İsa'nın çarmıha gerilmesi hadisesinin İslâm'da kabul edilmediği görülmektedir.
İslâm inancına göre Hz. İsa, ne hıristiyanların iddia ettikleri gibi bir tanrı veya Tann'nın oğlu ne de yahudilerin iddia ettikleri gibi sıradan bir insandır, o Allah'ın gönderdiği bir nebî ve resuldür, İsrâiloğulları'na gönderilmiş bir peygamberdir, kendisine İncil verilmiştir. Tevrat'ı tasdik etmiş, bazı hususlarda onu neshetmiştir. İsa, "Muhakkak ki Allah benim de rabbim sizin de rabbinizdir. Öyleyse O'na kulluk ediniz. İşte doğru yol budur" diyerek İsrâiloğulları'nı bir olan Allah'a kulluğa davet etmiş, Allah'ın kulu olduğunu belirtmiş, birçok mucize göstermiştir. Mabede adanmış, itaat ve ibadetle meşgul olmuş, Allah tarafından rızıklandırılmış, iffet sembolü olarak yetişmiş olan Meryem'den babasız dünyaya gelmiş, böylece hem anne hem oğul ilâhî kudrete bir alâmet kılınmıştır.
Kur'an'a göre İsa bütün üstün özelliklerine rağmen bir insan ve bir kuldur (en-Nisâ 4/172; el-Mâide 5/17,75; Meryem 19/ 30; ez-Zuhruf 43/59). Hiçbir zaman kendisinin tanrı edinilmesini söylememiş ve yalnız Allah'a kulluğu öğütlemiştir (el-Mâide 5/116-117). Kur'an teslisi açıkça reddetmekte, temel prensip olarak tevhidi ortaya koymaktadır.
Hadislerde de İsa'dan bahsedilmektedir. Her doğana şeytanın mutlaka dokunduğu, ancak Hz. İsa'ya şeytanın doğrudan değil perde arkasından dokunabildiği, onun beşikte iken konuşan üç kişiden biri olduğu, Hz. Peygamber’in onunla mi'rac gecesi ikinci kat semada karşılaştığı, kıyamette İsa'nın şefaat için kendisine gelenleri Hz. Muhammed'e göndereceği belirtilmektedir. Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in onun kulu ve resulü, İsa'nın da Allah'ın kulu ve elçisi olup Allah'ın Meryem'e ilkah ettiği kelimesi ve Allah'tan bir ruh olduğuna inanan kimsenin cennete gireceği, Meryem oğlu İsa'ya en yakın kimsenin Hz. Muhammed olduğu yine hadislerde açıklanmaktadır. Ayrıca Resûl-i Ekrem, hıristiyanların Meryem oğlu İsa'yı methettikleri gibi kendisinin methedilmesini yasaklamıştır. Diğer taraftan Hz. İsa'nın şemaili de hadislerde yer almaktadır. Buna göre İsa kırmızı benizli, kıvırcık saçlı, geniş göğüslüdür.
Kur'ân-ı Kerîm ve hadislerde takdim edilen İsa, İnciller'de ve hıristiyan teolojisindekinden farklıdır. Hıristiyanlık'ta temel inanç esaslarından olan ulûhiyyetin bedenleşmesi, İsa'nın çarmıha gerilmesi dolayısıyla kurtuluş fidyesi oluşu Kur'an tarafından kabul edilmez. Bu farklılıklar, daha ilk dönemlerden itibaren müslümanlarla hıristiyanlar arasında tartışmaların başlamasına sebep olmuş, iki taraf da birbirini reddeden ve tenkitlere cevap veren eserler kaleme almış, böylece geniş bir reddiye literatürü oluşmuştur. Daha Asr-ı saâdet'te Necran hıristiyanları Hz. Peygamber'i ziyaret edince Hıristiyanlığın temel inançları tartışılmıştır. Âl-i İmrân sûresinin ilk seksen âyetinin Medine'de Peygamber'i ziyaret eden Necran heyetiyle yapılan görüşme ve İsa ile ilgili tartışma sebebiyle nazil olduğu rivayet edilmektedir.